11 Mayıs 2009 Pazartesi

Hocus Pocus - Kurt Vonnegut -I

Evet evet eveeet!.... Merakla beklediğiniz, "yahu nerede kaldı favori blog yazarımız?" dediğiniz bendeniz geri döndüm sonunda. Malum efendim, sınavlardı falan. Ayrıca siprink breyk vardı ve peşinden yıllık yazıları (tarihe not düşmüş oldum bakın. yıllar sonra benim blogumdaki bu yazıya yeniden bakacaksınız -tekrar tekrar okumak isteyeceksiniz çünkü- ve "vay be yıllık yazıları o zamanmış," diyeceksiniz).
Bu sefer en sevdiğim yazar Kurt Vonnegut'un en son okuduğum romanını yazacağım. Okumayı uzun zamandır geciktirdiğim bir romandı. Zira Vonnegut amcamın roman külliyatını bitirmek üzereydim (Hocus Pocus sondan bir önceki) ve derin üzüntülere sevkediyordu bu beni. Ama daha fazla dayanamadım ve karşınızdayım.
Başlamadan önce iki uyarı yapayım: 1. Yanda gördüğünüz kapak, diğer kitapların aksine okuduğum baskının kapağı değil. 2. Vonnegut kitaplarını orijinal dilinde okumak gibi bir takıntım olduğu için, bu yazıdaki alıntılar İngilizce olacak. 3. Son ve en önemli uyarım, bu yazı biraz uzun olacak beni mazur görün. Bu sebeple iki parçaya ayırıyorum. İlk kısımda Vonnegut'u, ikinci kısımda kitabı tanıtacağım. Hepsini okursanız sevinirim.
Artık geçebilirim Kurt Vonnegut'tan bahsetmeye. Vonnegut'un hayatı trajediden yana zengin diyebiliriz. Vonnegut'un Annesi 1944 yılında, Anneler Günü'nde intihar etti. Bunun Vonnegut'un üzerindeki etkileri büyüktür. En sevilen kitaplarından biri olan "Breakfast of The Champions"da annesi gibi intihar etmekten korktuğunu belirtmiştir. Bu korkunun yersiz olmadığı 1984'teki intihar başarısız intihar girişimiyle de anlaşıldı.
Bunun yanında, hayatını ve kitaplarını en çok etkileyen olaylardan birisi de, benim bir insanlık suçu olarak gördüğüm, II. Dünya Savaşı'ndaki Dresden Bombardımanı'dır. Vonnegut savaş sırasında Almanlar'a esir düştü, Dresden'e götürüldü ve şehrin İngiliz ve Amerikan hava kuvvetlerince bombalanmasına tanık oldu. Hayatta kalmasını sağlayan ve "Slaughterhouse five" olarak adlandırılan mezbaha aynı isimli bir kitaba, genel olarak II. Dünya Savaşı tecrübesi ise birçok başka kitabına temel oldu.
Biraz da görüşlerinden bahsedeyim Vonnegut'un. Vonnegut Amerikan sosyalistlerinden çok etkilenmiş ve birçok kitabında Amerikan işçi hareketinin öncülerine atıflarda bulundu. Ayrıca kendisini bir hümanist olarak tanımlamış ve Isaac Asimov'dan sonra Amerikan Hümanist Derneği'nin başkanlığını da yürütmüştür. Vonnegut'un kitaplarında verdiği ahlaki dersler hümanist ve aynı zamanda zaman zaman çevreci temeller üzerine kuruludur (örneğin insanların dünyanın ve yaşamın sistemli yokoluşuna sebep olduğuna sık sık işaret eder). Vonnegut hayatının son zamanlarında doğrudan siyasi figürler üstüne yürümeye de başladı. George W. Bush'un baş düşmanlarından biri oldu. Bush hakkında, 2000 seçimlerindeki şaibeli zaferine de atıfta bulunarak yaptığı yorumlardan biri şuydu: "The only difference between Hitler and Bush is that Hitler was elected." 2004 seçimlerinde de, ne Bush'u ne de Kerry'i istemediğini şu sözlerle belirtti: "No matter which one wins, we will have a Skull and Bones President at a time when entire vertebrate species, because of how we have poisoned the topsoil, the waters and the atmosphere, are becoming, hey presto, nothing but skulls and bones." (okura ödev: Skull and Bones'u araştır).
Vonnegut'un din konusundaki görüşleri de ilgi çekici. Kendisini "özgür düşünen", "hümanist", "agnostik" ve "ateist" olarak tanımladı ama herhangi bir dine inanmadığını açık ve net belirttiği birçok zaman oldu. Ölümden sonra bir yaşam olmadığına inandığını ima eden "I am a humanist, which means, in part, that I have tried to behave decently without expectations of rewards or punishments after I am dead." şeklindeki sözlerinin yanında, ayrıca esprili bir dille ateistliğini belirttiği şu sözleri sarfetti "If God were alive today, He'd be an atheist."
Vonnegut'un edebi tarzına geleyim. Vonnegut en genel anlamda distopyacı ve kara mizahçı bir yazardır. Dünyanın mevcut durumunun berbat olduğunu söyler. Örneğin Tom Robbins de aynı fikirdedir ancak insanlıktan umutludur. Aksine Vonnegut geleceğe karamsar bakar, insanlığın dünyayı daha da kötüye götüreceğini belirtir. Özellikle Amerikan insanlarının vurdumduymazlığını, kaynakları gereksizce tüketimini, uyarılarda bulunan kesimlere verdikleri "Birileri hep dünyanın sonunu getiriyoruz dedi ama bakın bir şey olduğu yok, hala yerimizde duruyoruz." şeklindeki aptalca cevapları kitaplarına konu ederken bu karamsarlığına sık sık rastlarız.
Vonnegut'un konuları çeşitlidir. Baskın temalarından birisi II. Dünya Savaşı'dır. Sadece bu savaş üstünde süren kitapları olduğu gibi, savaştan bir parça barındıran birçok başka kitabı da bulunur. Diğer bir favori teması "yaşamın sonu"dur. Bu iki konu yanında, bağımsız olayların üstüne kurduğu, Amerikan halkının sosyal hastalıklarını işlediği birçok romanı da bulunur. Ama tema temelde ne olursa olsun, Vonnegut kitaplarındaki olaylar uç noktalarda ve absürddür ve birçok inanılmaz tesadüfü barındırır içinde.
Kitaplarındaki karakterler çoğunlukla toplumun kötü gözle baktığı, dışlamaya çalıştığı kişilerdir. Birçoğunun ortak yönü hayattaki başarısızlıkları ve kendilerini toplum karşısında ifade etmede duydukları zorluktur (en efsane kahramanı Kilgore Trout yürüyen bir başarısızlık abidesidir adeta). Vonnegut bu başarısız, dışlanmış, nefret duyulan kişiler üzerinden Amerikan halkının ve genel olarak insanlığın hastalıklarını, çarpıklıklarını ve günahlarını işler. "Hocus Pocus"un başkahramanı da, Vietnam savaşına katılmış, geçmişinde birçok hata barındıran, kitabın geçtiği dönemde bir şekilde hayata tutunmaya çalışan, genellikle şanssız bir adamdır. Ancak bu ikinci kısmın konusuna giriyor. Sabrınızın hala yerinde olduğuna inanıyorum ve sizi ikinci kısma bekliyorum.

3 yorum:

  1. okudum okudum, ödevimi de yaptım ama diğer arkadaşım kopya çekmesin diye yazmıyorum buraya:)güzel olmuş gayet..humanist tanımına aynen katılıyorum hatta uyguluyorum:)

    YanıtlaSil
  2. hadi be humanist görmesek bizi kandıracak :) çeşitli arkadaşlarının blogunu görünce verdiğin tepkileri unutmadık, di mi hacı(raşit)? ben ödevimi yapmadım çünkü çok yorgunum ama yapıcam yapmazsam da yarın sana sorarım :) karamsar kişileri hep sevmişimdir, bu amcayı da sevdim. haklı nitekim, neyse

    YanıtlaSil
  3. yok hacı gözümüzle gördük o tepkileri :)

    YanıtlaSil