21 Aralık 2008 Pazar

-Senin dışarda işin yok muydu?
Cevap vermenin bile üşenilebilir bir insan uğraşı olduğunu tekrar tekrar farketmek hiç de hoş bir durum değil açıkçası. Küçücük, minicik bir cevap bile zor gelebiliyor insana.
"Hadi ama dostum, kendini diğer insanlardan farklı mı sanıyorsun! Herkes böyle davranır. Sen çok da özel değilsin."
Camdan dışarı bakmaya devam eden -elleri arkada bağlanmış- genç adam şöyle bir geriye doğru göz attı ve karşıdaki ağaca yeniden odaklandı.
- Aslında dışarı çıkmışken bankaya da uğrayabilirsin.
Banka mı? Piiiiyyy. Bankayla ev arası mesafe, çarpı, bankadaki kuyruk, çarpı, o berbat sıkıcılığın karesi, çarpı, çıkması kesin "kardeşim niye bize sıra gelmüyüüüü" kavgası.... Bütün bunları düşünmek bile beynin yalan merkezini harekete geçirmeye yeter.
- Yok benim dışarda işim.
"Ağaç biraz sağa mı hareket etti??"
- E hani sen diyordun dışarı çıkacağım diye?!
"Yahu var ya ne hain adamsın!"
- Yarın o yarın, bugün değil.
Genç ani bir salvoyla salonu terketti -hamle yerindeydi, zira konuşmanın sonu bankaların toplum hayatındaki yerini sorgulamaya kadar gidebilirdi- ve odasına girdi. Girer girmez de gözü telefona takıldı.
"Benim şu adamı aramam gerekiyordu yav. Arasam mı şimdi? Ya da dur sonra ararım..."
"Hahaha, tembelliğinin boyutları, eğer böyle bir şey fiziksel olarak mümkünse, hainliğinin boyunlarını aşıyor."
Genç o sinir bozucu sesi takmadı, taksa ne olacaktı ki? İhtimal bir: yeni yılda yapılacaklar listesi, ihtimal iki: sanırım midemi bozmuşum.
Koltuğuna oturup maillerini kontrol etti. Görünüşe göre yakın bir gelecekte bir sınavı vardı. Sevmediği bir işi yapmaya zorlanan insanların çoğunda görülen o eğlendirici -evet eğlendirici- surat ifadesiyle baktı ekrana.
"Öff sakın yine sınavların anlamsızlığından dem vurup sistem değişiklikleri önermeye başlama. Valla midem bulanıyor artık, her gün pırasa yiyen biri gibi oldum çıktım."
"Neyse," diye düşündü. "Çalışırız, hallederiz. Daha sınavdan bir gün önce olmasına birkaç gün var."
"Aslında bence sınavdan birgün sonra çalışabilirsin. Daha eğlenceli olur. Bir çılgınlık yapmaya ne dersin. Heh heh deli şey..."
Kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı. O sırada, dünyada 10 milyar inek olduğu gerçeği geldi aklına. Bunun üstünde camdan dışarı bakarken kafa yormaya karar verdi. Zira hali ne olursa olsun, bir insanın camdan dışarı bakma lüksü her zaman vardır.
İneklerden başlayan düşünce zincirinin, ne ara badem bıyıktan -bir arpa boyu- çıktığını anlayamamıştı. Canı sıkkın, geri döndü ve koltuğa bıraktı kendini.
"Biri daha blog açmış be. Ben de mi girsem o işe acaba?"
"Yahu bırak allasen! Ben bilmiyorum muyum kaç yıllık beni?! Nereye giriyosun o işe!"
Genç accık yana kaykıldı, sesin üstüne oturmak için. Birkaç anlamsız söz öbeği, ve birazcık da küfür olabilir, çıktı bir yerlerden.
"Şimdi nereye buluyorsun kullanılmamış adresi," diye düşündü sıkıntılı sıkıntılı. "Bir sandviç ustası vardı sanki bir aralar," diye düşündü dalgın dalgın.
Demek ki neymiş? İşi kafada bitirecekmişsin....