Aslında iki kitabı bir yazıda halletmeyi planlamıştım ama blog okuyucusunun (ben de dahil) uzun yazıları okumaktan sıkıldığını düşünerek iki yazıya bölmeye karar verdim. Bu, aldığım kitap yazma kararından sonra yazacağım ilk kitaptır. Bu arada, Albemuth'u yaklaşık 15 gün önce okudum. Yazı sıcağı sıcağına değil yani, biliniz :)
Philip K. Dick'in adını duymuş olanlar varsa bilirler, kendisi çok sayılan bir bilimkurgu yazarımızdır. Hikayeleri ve romanları çok tutmuş, hatta Blade Runner (Harrison Ford, Edward James Olmos) isimli kült bir bilimkurgu filmi ve daha yakın zamanlı olduğu için bilinmesi daha muhtemel Minority Report isimli film onun hikayelerinin üstüne kurulmuştur.
Dick'in yaşamının son yıllarında biraz kafayı üşüttüğüne inanır insanlar. 70lerin sonunda VALIS isimli bir teori geliştirmiş, hatta böyle de bir kitabı var. Açılımı Vast Active Living Intelligence System. Dick'e göre evren yaşam noktalarıyla dolu ve bunların arasında sürekli bir iletişim var. İşte VALIS bu iletişimin bütününü temsil ediyor. Dick VALIS'in kendisiyle ve dünyadaki başka kişilerle iletişime geçtiğine ve "Rome Emperor Incarnate" olarak adlandırdığı Nixon'ı devirmek için yol gösterdiğine inanmış (yan bilgi: Dick tarihin MS I. yyda durduğuna ve o zamandan bu zamana zorbalık ve baskı simgesi olarak gördüğü Roma İmparatorluğu'nun dünyayı yönettiğini iddia ediyor).
Radio Free Albemuth Dick'in ölümünden sonra notları arasında bulunmuş ve yayınlanmış bir kitabı. Anlaşılmış ki bu kitap VALIS teorisinin bir tanıtımı, ona bir giriş niteliği taşıyor. Dick kitapta kendini bir karakter olarak kullanıyor ancak VALIS tarafından iletişime geçilen kişi olarak Nicholas adında bir arkadaşını tanıtıyor. Kitap da bazı kısımlarda Dick'in ağzından, bazı kısımlarda Nicholas'ın ağzından devam ediyor.
Aslında kitabın konusuyla ilgili genel bilgiyi yukarıda vermiş bulundum. Amerika komünist paranoyasını kullanarak başa gelmiş bir başkanın yönetimi altındadır. Ülkenin her yerinde Amerikan Halkının Dostları adındaki yarı-resmi bir örgütün gönüllü çalışanları kol gezmektedir. Bunlar Amerikan devletinin güvenliğine zararlı olabilicek, iktidar karşıtı kişileri mimlemekte, takip etmekte, ortadan kaldırmaktadırlar. Ayrıca toplum tamamen bir polis toplumuna dönüşmüş, muhalefetin yaşam şansı ortadan kalkmış, herkes kalıplar içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır. Kısacası bireysel özgürlük diye bir şey kalmamış, "örnek vatandaş" lafları toplumu doldurmuş, devletin koyduğu toplumsal normların dışına çıkan herkes tehdit altına girer olmuştur. İşte böylesi baskıcı ve kalıpçı bir toplumda, VALIS Nicholas'la iletişime geçer ve ABD başkanını devirmek için sürdürülen harekete onu da dahil eder.
Kitabı okurken strese girmemeniz, sinirlenmemeniz elde değil. Olayların geçtiği o baskı atmosferi, o bildik, dünyanın (bizimki de dahil) çeşitli ülkelerinde olan "Çoğunluktan değişik yaşayan kötüdür; devlete zararlıdır; onu taciz etmek, haklarını hiçe saymak, işkence etmek normaldir." anlayışı, birazcık adalet duygusu olan (ve tabi bu anlayışı kabul etmemiş) herkesi rahatsız edecektir eminim. Dick bu notları gelecekle ilgili kehanet benzeri bir tarzda yazmış ama ben dünyanın bugünkü haline bakınca kehanetlerinin gerçekleştiği yerler görüyorum ve çok rahatsız oluyorum. İnsanlığı nihai barışa, eşitliğe, adalete, kardeşliğe götürecek bir sistem insan özgürlüğünü, farklılıklara saygıyı içermeye mecburken biz nasıl bu geleceği bulacağız? Amerikan özgürlüğüyle gelmeyin bana arkadaşlar, Amerikan rüyası ve Amerikan özgürlüğü sadece Amerikan yaşam normlarını içselleştirenler için vardır, farklı olanlar için özgürlük bulamazsınız (bknz. McCarthy, komünist cadı avı, Irak, Guantanamo vs). Temelinde kişilerin özgürlüğü ve toplumu eşitçe ve beraberce yönetmesi anlayışı yatan Sosyalizm'i hakim hale getirmek için kurulan fakat 20-30 sene içinde devletçi, baskıcı, tek tipçi bir hale dönüşen Sovyetler örneğini görürken nasıl umut edeceğiz gerçek, demokratik, eşit ve adaletli dünya düzenini? Bana bunların hiçbir zaman olamayacağını, insanların bir arada yaşayamayacağını, insanlığın geleceğini her zaman çıkar kavramının belirleyeceğini söyleyen arkadaşlarım var. Onların umutsuzluklarını anlıyorum ama aynı umutsuzluğa kapılmayı reddediyorum. Önüme sunulan şaşaalı, paranın her kapıyı açtığı, kapılardan geçenlerin sefalet içindeki milyarları unuttuğu dünyayı reddediyorum. Sosyalizm diye yedirilmeye çalışılan, devletin mutlak egemenliğini, devletin insandan önceliğini kutsayan, tek partinin çok renkliliğe izin vermediği bürokratik diktatörlüğü reddediyorum. İnanıyorum ki, insanlık gerçek adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi üzerine kurulu ama aynı zamanda herkesin doyduğu, sağlık hizmetine eriştiği, onurlu bir eğitim aldığı, hayattan keyif aldığı ve bunları yaparken gezegeni yok etmediği dünya düzenini kuracak güce sahiptir.
İşte bir kitabın bana düşündürdüklerinden bir parça. ASlında daha çok şey yazmak istiyorum ama çok uzun yazılar okunmamaya mahkum oluyor. Bu sebeple az ve öz anlatmaya çalıştım. Bir sonraki kitap yazımda (işallah bir-iki gün içinde gelecek, çünkü Albemuth'dan sonra okuduğum, yazılmayı bekleyen kitaplar var) görüşmek üzere efenim...
Philip K. Dick'in adını duymuş olanlar varsa bilirler, kendisi çok sayılan bir bilimkurgu yazarımızdır. Hikayeleri ve romanları çok tutmuş, hatta Blade Runner (Harrison Ford, Edward James Olmos) isimli kült bir bilimkurgu filmi ve daha yakın zamanlı olduğu için bilinmesi daha muhtemel Minority Report isimli film onun hikayelerinin üstüne kurulmuştur.
Dick'in yaşamının son yıllarında biraz kafayı üşüttüğüne inanır insanlar. 70lerin sonunda VALIS isimli bir teori geliştirmiş, hatta böyle de bir kitabı var. Açılımı Vast Active Living Intelligence System. Dick'e göre evren yaşam noktalarıyla dolu ve bunların arasında sürekli bir iletişim var. İşte VALIS bu iletişimin bütününü temsil ediyor. Dick VALIS'in kendisiyle ve dünyadaki başka kişilerle iletişime geçtiğine ve "Rome Emperor Incarnate" olarak adlandırdığı Nixon'ı devirmek için yol gösterdiğine inanmış (yan bilgi: Dick tarihin MS I. yyda durduğuna ve o zamandan bu zamana zorbalık ve baskı simgesi olarak gördüğü Roma İmparatorluğu'nun dünyayı yönettiğini iddia ediyor).
Radio Free Albemuth Dick'in ölümünden sonra notları arasında bulunmuş ve yayınlanmış bir kitabı. Anlaşılmış ki bu kitap VALIS teorisinin bir tanıtımı, ona bir giriş niteliği taşıyor. Dick kitapta kendini bir karakter olarak kullanıyor ancak VALIS tarafından iletişime geçilen kişi olarak Nicholas adında bir arkadaşını tanıtıyor. Kitap da bazı kısımlarda Dick'in ağzından, bazı kısımlarda Nicholas'ın ağzından devam ediyor.
Aslında kitabın konusuyla ilgili genel bilgiyi yukarıda vermiş bulundum. Amerika komünist paranoyasını kullanarak başa gelmiş bir başkanın yönetimi altındadır. Ülkenin her yerinde Amerikan Halkının Dostları adındaki yarı-resmi bir örgütün gönüllü çalışanları kol gezmektedir. Bunlar Amerikan devletinin güvenliğine zararlı olabilicek, iktidar karşıtı kişileri mimlemekte, takip etmekte, ortadan kaldırmaktadırlar. Ayrıca toplum tamamen bir polis toplumuna dönüşmüş, muhalefetin yaşam şansı ortadan kalkmış, herkes kalıplar içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır. Kısacası bireysel özgürlük diye bir şey kalmamış, "örnek vatandaş" lafları toplumu doldurmuş, devletin koyduğu toplumsal normların dışına çıkan herkes tehdit altına girer olmuştur. İşte böylesi baskıcı ve kalıpçı bir toplumda, VALIS Nicholas'la iletişime geçer ve ABD başkanını devirmek için sürdürülen harekete onu da dahil eder.
Kitabı okurken strese girmemeniz, sinirlenmemeniz elde değil. Olayların geçtiği o baskı atmosferi, o bildik, dünyanın (bizimki de dahil) çeşitli ülkelerinde olan "Çoğunluktan değişik yaşayan kötüdür; devlete zararlıdır; onu taciz etmek, haklarını hiçe saymak, işkence etmek normaldir." anlayışı, birazcık adalet duygusu olan (ve tabi bu anlayışı kabul etmemiş) herkesi rahatsız edecektir eminim. Dick bu notları gelecekle ilgili kehanet benzeri bir tarzda yazmış ama ben dünyanın bugünkü haline bakınca kehanetlerinin gerçekleştiği yerler görüyorum ve çok rahatsız oluyorum. İnsanlığı nihai barışa, eşitliğe, adalete, kardeşliğe götürecek bir sistem insan özgürlüğünü, farklılıklara saygıyı içermeye mecburken biz nasıl bu geleceği bulacağız? Amerikan özgürlüğüyle gelmeyin bana arkadaşlar, Amerikan rüyası ve Amerikan özgürlüğü sadece Amerikan yaşam normlarını içselleştirenler için vardır, farklı olanlar için özgürlük bulamazsınız (bknz. McCarthy, komünist cadı avı, Irak, Guantanamo vs). Temelinde kişilerin özgürlüğü ve toplumu eşitçe ve beraberce yönetmesi anlayışı yatan Sosyalizm'i hakim hale getirmek için kurulan fakat 20-30 sene içinde devletçi, baskıcı, tek tipçi bir hale dönüşen Sovyetler örneğini görürken nasıl umut edeceğiz gerçek, demokratik, eşit ve adaletli dünya düzenini? Bana bunların hiçbir zaman olamayacağını, insanların bir arada yaşayamayacağını, insanlığın geleceğini her zaman çıkar kavramının belirleyeceğini söyleyen arkadaşlarım var. Onların umutsuzluklarını anlıyorum ama aynı umutsuzluğa kapılmayı reddediyorum. Önüme sunulan şaşaalı, paranın her kapıyı açtığı, kapılardan geçenlerin sefalet içindeki milyarları unuttuğu dünyayı reddediyorum. Sosyalizm diye yedirilmeye çalışılan, devletin mutlak egemenliğini, devletin insandan önceliğini kutsayan, tek partinin çok renkliliğe izin vermediği bürokratik diktatörlüğü reddediyorum. İnanıyorum ki, insanlık gerçek adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi üzerine kurulu ama aynı zamanda herkesin doyduğu, sağlık hizmetine eriştiği, onurlu bir eğitim aldığı, hayattan keyif aldığı ve bunları yaparken gezegeni yok etmediği dünya düzenini kuracak güce sahiptir.
İşte bir kitabın bana düşündürdüklerinden bir parça. ASlında daha çok şey yazmak istiyorum ama çok uzun yazılar okunmamaya mahkum oluyor. Bu sebeple az ve öz anlatmaya çalıştım. Bir sonraki kitap yazımda (işallah bir-iki gün içinde gelecek, çünkü Albemuth'dan sonra okuduğum, yazılmayı bekleyen kitaplar var) görüşmek üzere efenim...